7 Şubat 2018 Çarşamba

Bu çocuklar bizimle mutlu mu?



       
       Anladığım kadarıyla çocuk dediğimiz yaradılış, mutlu doğuyor ve hatta mutlu olmaya devam ediyor. Ta ki sahip olmayı öğrenene kadar.
     
      Benim annem, benim babam, benim çatalım, benim ayakkabım, benim donum, benim benim benim. Bu benimsemeyi dayatıyoruz çocuklara ondan sonra niye paylaşmıyorsun? Niye paylaşsın ki, ben olsam bende paylaşmam, ki paylaşmıyorum. Çünkü BENİM annemde aynı haltı yedi. 😁 Bu fikir bize çok normal geliyor, hayatın bir gerekliliği, olması gereken bir durum. Yooo hiçte öyle değil valla. Bizler kişisel alanlarımızı oluşturmak adına sahiplenip, koruduğumuz materyalleri, çocuğumuza da öğretiyoruz. Aslında demiyorum ki bu çok kötü bir şey, hayır düzen oluşturmak adına iyi bir şey.
       
      Fakat doz ayarı önemli, ayar kaçınca tadı da kaçıyor.
      Biraz rahat bırakın çocukları, kırsınlar, döksünler, saçsınlar. Kendi evinizde yapsınlar, yahu bırakın başka yerlerde de yapsınlar. Bunda bir kötülük yok, YOK, YOK!
      Eğer çocuğun döktüğü kırıntıdan rahatsız oluyorsa ev sahibi, o zaten bu maçı kaybetmiştir yada onun gözünde siz kaybetmişsinizdir, salın gitsin amaaaan. Boka püsüre kılıf uydurup, kendince hallenen amip onlar, ne kadar uzak o kadar iyii, boşverin.
      Ben yapmadım, bana yapan da olmadı. Çünkü yapabilecek potansiyeli olanlarla arama koyduğum mesafe Kadıköy'den Beylikdüzü kadar 😁 Ama bazen şeytan dürtmedi değil hani, bile bile çocuğumla gidip evini alt üst ettiğim birileri oldu. Onun rahatsızlığundan zevk aldım, egomu tatmin ettim geri evceğezime geri geldim, itiraf ediyorum 🙋.
   
     Pişman mıyım, ay hiç değilim valla. Ama ahlak kuralları olmam gerektiğini söylüyor, kural ya işte he deyip geçiyorum, çok pisim ben çoookk!

     Ne diyordum gıybetten önce? 🙈

     Mutlu çocuk, çocuğu kasmayan ebeveynlerde bulunur. Bu ebeveynler (örnek ben) çocuk yanlış bir şey yaptığında,  ona yapma demez ya doğrusunu gösterir/öğretir ya da ilgisini başka yere çeker yanlışı yapmaya devam etmemesi için.

     Bade'ye sorun bakalım en çok kimin yanında mutluymuş?
      Hatalarını, taşkınlıklarını tolere edenlerin mi? Yoksa azarlayanların mı?
Hoş, kimsecikler onu azarlayabilme yetkisine sahip değil, adamı içinden ciğerini çekerim o ayrı mesele ya neyse 😎
   
     Ukala falan değilim, eğer dinleyip öğüt alırsanız, en doğrusunu bu satırlarda bulursunuz. Cümlelerim ağır, kelimelerim keskin gelebilir. Gelsin...
 
    Haydi selametle...

      

26 Ekim 2017 Perşembe

Bade'nin ilk kelimeleri


     Bana göre bir bebeğin telaffuz etmeye çalıştığı kelimeler düzeltilmemeli, çünkü o kadar güzel sesler çıkıyor ki onlardan dinlemeye doyamıyorum 😍
 
   Hele ki o bebek bana aitse, yemede yanında yat ❤️ (ki yerim yani bir güzel :)

   Unutulup gitmesin diye pek çok video çektik ve hiç kaybolmasın diye pek çok cihazda ve uygulamada kaydettik. Fakat yine de ben buraya da koyacağım ki fazladan depolama göz çıkarmasın 😊

    Yukarda söylediğim gibi Bade'nin hiçbir yanlış kelimesini düzeltmedim hatta onun söylediği şekilde söyledim çoğu zaman ve o zamanla doğrusunu söylemeye dili dönünce beni düzeltmeye başladı "o değil böyle" diyerek, çok ciddiyim 😄

   Hatta şimdi inatla doğrusunu söylüyor gıcık oluyorum, ne kadar tatlıydı bebekçe konuşurken, büyüyor bu cıvıltı yavaş yavaş....

        İşte o kelimeler;

       Minibüs = İmniyüs
       Tamam = Mam
       Portakal = Bobokal
       Babaanne = Mamanne
       Ayakkabı = Abakı
       Anne = Anni
       Yastık = Sasştık
       Yusuf = Yusfis
       Nuri = Uuvi
       Mutfak = Futfak
       Lahmacun = Apuştun/ Ahmoucun
       YouTube = Puka puka (waka waka'dan diline dolandı, öyle kaldı)
       Ekmek = ehmek
       Çikolata = Kuduta
       Cips = cip
       Sakız = Katışt
       Mavi = Mami
       Meyve = Veyve
       Kitap = Tipak

       Aklıma gelenler bunlar, denk geldikçe ekleme yapacağım inşaAllah.

   
     

  

24 Ağustos 2017 Perşembe

Kız çocuğunda tuvalet eğitimi süreci



         Hamileydik, taşıdık.. Ne çıkacağını, nasıl çıkacağını merak ettik.. Çıktı bir şekilde amA bitmedi.
         Doğurduk. Emzirebildiysek sütüm yetiyor/yetmiyor, besleniyor/beslenemiyor derdi oldu. Emzirmeysek mama hazırladık gecenin köründe, sağlıklı/sağlıksız lafları türedi, duymadık. Onu da hallettik. Ama bitmedi..
        Ek gıdaya başladık. Yemek seçme/iştahsızlık  derdi oldu. Bir şekilde üstedinden geldik. Ama bitmedi...
       İki yaşında emzirmeyi bırakmaya karar verdik.. Sadece emerken sakinleşen bebeği nasıl vazgeçireceğiz derdi oldu. Onu da hallettik. Yine bitmedi..
   
      Ve büyük patlama! Bummm!!..
      Tuvalet eğitimi... Buyrun bakalım, sayın fasulyenin faydalarını, hadi.
       Beni en çok düşündüren kısımdı bu, nasıl yapılır, ne zaman yapılır hiçbir fikrim yoktu. Etraftan 1 buçuk yaşında öğret diyen bile oldu. Küçücük bebeğe eziyetten başka bir şey değil o yaşta tuvalet öğretmeye çalışmak..
       Öğretirken dövdüm, çok dayak yedi diyen bile oldu. Ona hiç girmek istemiyorum. En az üst paragraftaki kadar saçma ve canice.
      Bizimkine gelecek olursak ; Bade oturmayı öğrendiği günden beri benimle birlikte tuvalete geldi. Onu kendi küvetinin içine oturuyordum, eline oyuncak verip, bende işimi hallediyordum. Bunu Bade her yere benimle gelmek istediği için yaptım, yanıma almazsam kıyamet kopuyordu.
     Konuşmaya başladıktan sonra bana ne yaptığımı sormaya başladı. Bende söyledim,her seferinde. Ve akışına bıraktım, zaman belirlemedim. Hedef koymadım, onu zorlamadım.
    İki buçuk yaşını geçtikten sonra (yani bu yaz) yavaş yavaş telkinlere başladım.
  "artık çişini kakanı tuvalete yapacaksın,bizim gibi" dedim her bezini değiştirişimde.
   Üç ay kadar sürekli söyledim. Sonra havanın çok sıcak olduğu bir gün bezini çıkardım. Çişi gelince bana haber vermesini söyledim. İlk günler azıcık kaçırdı, farkında oldu veya olmadı. Kıyafetinin ıslanmasından rahatsız oldu. Gündüzleri bu şekilde alıştı.
    Lazımlık kullanmadım. Klozetin üzerine çocuk için yapılan oturaktan aldım, çok hoşuna gitti daha hevesle tuvalete gitmeye başladı.
    Geceleri 10 gün kadar bezlemeye devam ettim.
    Fakat büyüğünü yapmadı, üç gün tuttu. Üçüncü gün biraz kaçırmış, babası hemen götürmüş yapmış. Fakat sonraki üç gün yine tuttu, tutamayacak hale gelince altına yapmaya kalktı. Kıyamet koptu evde, mümkünü yok tuvalete gitmedi.
    Sonra avm de dolaşırken birden çişim geldi dedi poposunu tutup, meğer büyük gelmiş. Oradaki wc de hallettik. O günden sonra düzeldi.
 
   Diyeceğim o ki ; akışına bırakın, kasmayın. Çocuk hazır olunca anlarsınız zaten. Bir kalıba sokmaya çalışmayın, girmez. Akademik kitaplar belki bir fikir verir ama orada yazanları birebir uygulamaya çalışmayın, tutmaz.

  Her çocuk farklı.. Onların tercihlerine saygı duyun, üstelemeyin.

  Altına yapan yetişkin var mı? Yok. Demekki eninde sonunda öğrenecek, derdiniz nedir yani? Amaaaann.

   Sal gitsin...

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Aşk ve Evlilik

 
    Bu konunun zamanı gelmişti artık.
 
    Sanki beş yıldır evli değilmişim gibi fikirsizim bu konuda, öyle bir karmakarışık yani, varın siz düşünün..

    Önce evliliği açayım.
    İki ucu boklu değnek, net!
    Değneğin ortalarında takıldığınız sürece bir sorun yok, gayet güzel. Bol adrenalin bol çikolata. Amman dengeyi bozup uçlarda gezmeye çalışmayın, zira boka bulanırsınız benden söylemesi.
 
    İki kişi biraraya gelir, her gece mesajlaşır, her mesajın sonunda seni seviyorum diyerek uykuya dalınır. Sabaha günaydın aşkım diyerek uyanılır, aptal bir mutluluk hali hasıl olur. Her sabaha onunla uyanmak hayalleri kurulur ve her geceye da ona sarılarak gözlerini yummak hayali de kurulur. Ne kadar toz pembe. Bu evrelerde aşık kişi/kişiler etrafa mutluluk saçar. Bu mutluluğun ömür boyu süreceğini sanarak evlilik hayali kurar ve hatta evlenir. Buna aşk diyorlarmış. Aşk sonucu evleniyorlarmış. Ben onların yalancısıyım.

     Evlenirsin, balayına gidersin gitmezsin o ayrı mesele. Asıl mesele sırtına katır yüküyle binen borçlarda. Ev almış olabilirsin, kiralamış olabilirsin her iki türlü de şemsiye girdi başkan. Dur bu ilk şemsiye 🤗  Eğer ailenle birlikte yaşamayacaksan kılı tüyü yeniden satın alacaksın, rende alacaksın lan rende rende ve onuda unutmayacaksın çünkü rendesiz ev olmaz. Narenciye sıkacağı alacaksın, vücuda vitamin girmeli ki geceler renklensin 🙈 işte böyle.
     
     Evlenmenin aşık olmakla bir alakası yok, çünkü evlilik tamamen üreme hormanlarının aktif hale gelmesi durumunu ahlak yasaları çerçevesinde resmileştirme hareketidir. Bakın uluslararası sevişebiliyoruz demenin üstü kapalı hali yani😎

    Hadi söylesene hala aşık mısın ona😁 hala mı evet. Bunlar tatlı heyecanlar diyosun öyle mi? Onunla her şeye varsın sen değil mi? Bunu söyleyebiliyorsan erkek ve 40 yaşındasın yada kadın ve 30 yaşındasın. Yıllardır yaptığın birikimin var ve hazırsın her şeye demektir. Ama yok daha yirmilerinde bi çömezsen, yavrum sen o toplara hiç girme kuzum. Ne beni ne de karşındakini ger.

    Ben size aşkı anlatayım, benimkini değil, olması gerekeni; aşk tutkunla beslediğin, karşılık beklemeden kalpten sevdiğindir. Aşk dokunmakla beslenmez, aşk hasretle beslenir, sabırla beslenir. Mesafeler engel değildir. Aşkta vazgeçiş yoktur, aşkın içinde kaybolmak vardır. Bedene hapsolmaz aşk ve zaman kavramından uzaktır, zamansızdır. İçinde hiç olmayı gerektirir... Aşk duyguların en yücesidir. Alemler aşk üzerine yaratılmıştır, varoluşun temelidir aşk.

     Aşk kutsaldır, basit bir kelime statüsüne indirip ucuzlaştırmayın.





 

30 Haziran 2017 Cuma

Varlık ve Darlık


   
     Karnın doydu mu şekerim? İyi afiyet olsun.
     Peki ya gözün, o da doydu mu?

     Ramazan geldi geçti.
     Ne kattı size? Bir kuru açlık mı sadece?
     Başka? Başka başka?
     Açın halinden anladım, masalını okumayın bana.

     Geçen gün haberlerde, Suriye'yi gösterdiler çok büyük bir fark yoktu. Bir ince detay dışında.. Ben diyeyim iki, siz deyin üç yaşlarında bir bebek. Tam DÖRT (4) gün, dört ayrı yirmi dört saat, dört gece dört gündüz yıkıntıların altında aç ve susuz, tekrar ediyorum AÇ ve SUSUZ beklemiş. Ölmemiş, ölememiş. Yanında kimse yok, ne anne ne baba ne kardeş... Hiç kimse... Dışarda silah sesleri, bombalar...

     Kendinizi onun yerine bir koysanıza. Bir dakikalığına o küçük bebek olsanıza. Olmadı değil mi? Yemedi.

    Oruç sadece mideyi boş bırakmak değildir. Akşam ezanında aylardır aç kalmış gibi yemeklere saldırmak değildir. Ezan bitmeden açlıktan kurtulmaya çalışmak değildir.
     Oruç; terbiyedir. Nefs terbiyesidir. Göz terbiyesidir. Dil terbiyesidir. Fikir terbiyesidir. Ahlak terbiyesidir.
      Oruç; empatidir. Darda olanın halini anlamaktır. Darda olana yardım etmektir karşılık beklemeden. Eğer bir iyilik yaparken karşılık bekliyorsanız o iyilik değil menfaattir. Siz hizmet vermiyorsunuz, iyilik yapıyorsunuz, iyilik! Allah bilir, duyar ve görür. Kul bilmesin, duymasın, görmesin lazım değil zaten. Biz insanlığımızın gereğini yapmakla sorumluyuz.
      Yardım adı altında gösterişli davetler veriliyor. Yardım için toplanan paranın bir eşi de davet hazırlıklarında harcanıyor. Hani samimiyet? Hani iyi niyet? Ne zamandır iyilikler göze sokula sokula yapılır oldu? Hanımlar en dekolte kıyafetlerini giysin en pahalı takılarını taksın, beyler tek el cepte kasıla kasıla dolaşsın diye var o davetler, birbirleriyle sidik yarıştırabilsinler diye...
      Sosyal ortamlarda paylaşılan yemek fotolarına hiç girmiyorum Bile, kabak tadı verdi çoktan.
       Ama Allah büyük, O çok büyük. Duyar ve görür. Her halimizi kaydeder.
      Ahir zamandayız, sınavımız çok büyük. Allah herkesin kalbini sevgiyle yüceltsin. Zira sevgisizlik bize kıyamet getiriyor.
      O rahmandır O rahimdir.
      Allah yeter bize, O ne güzel vekildir.

      

25 Mayıs 2017 Perşembe

Günün bonusu; Gül şerbeti tarifi 🌹


 Malzemeler:
  • 6 - 7 adet pembe renkli kokulu gül yaprağı 
  • 1 su bardağı toz şeker 
  • 1 litre su 
  • 1 adet limonun suyu 
Yapılışı:
  • Gül yapraklarının beyaz dip kısımları makasla kesilir, zedelenmeden yıkanır.
  • Derin bir kabın içinde gül yaprakları toz şeker ve limon suyu ile ovularak iyice ezilir.
  • Üzeri streç film ile kapatılıp, buzdolabında bir gece renginin çıkması için bekletilir.
  • Bir çay bardağı kadar sıcak su eklenerek, şeker eriyene kadar karıştırılır.
  • Şeker eriyince üzerine soğuk su eklenip, karıştırılır.
  • Şeker oranı kontrol edilir, istenirse biraz daha şeker eklenir.
  • Süzgeçten geçirilip, sürahiye alınır.
  • Bol buz, kavrulmuş badem veya çam fıstığı eklenerek servis edilir.

     Gül şerbetini uzun süre saklamak isterseniz bir kaç taşım kaynatıp, sıcakken kavanoza koyup ters çevirerek konsantre olarak saklayabilirsiniz.Elde edilen öze daha sonra biraz soğuk su ve buz ekleyerek istediğiniz zaman ikram edebilirsiniz.

           

11 ayın sultanı,başımızın tacı ramazan geldi dostlar❤️



Ben çok heyecanlıyım. Çünkü 27 yıllık ömrümün sadece 5 günü oruçlu geçti. Buna değişik sebepler sunabilirim. Başta ailevi, arkasından iş yükü vs. Diyebilirim. Bana yük gibi geldiğinden değil geçmişim elverişli değildi. Hayatım oruç tutabileceğim şekilde değişmeye başladığında ben değişime ayak uyduracak levela atlamamıştım. 
     Ama artık hazırım Allahın izniyle. Bu sene net bir şekilde 30 gün boyunca (tabi regl dönemim bi kancıklık yapmazsa) tutmaya niyetliyim. 
Nedense aç kalmaya ihtiyacım var gibi geliyor. (ben manyak mıyım, evvett) Açlıkla içimdeki şeytanı ezebilirim. Açlıkla aslanlar gibi kükreyen nefsi kediye çevirebilirim. Evet yapabilirim💪
Ben bu gazla 70 sene koşabilirim. 
İlk 7 günü atlatınca gerisi kolay. İlk 21 günü atlatınca ( ikinci 21 gün varmış gibi çek kanka) uzun süreli açlığa dayanabilirim. Sadece sağlıklı beslenip, hayatımdan abur cuburu çıkarabilirim. (bu konuda çok dertliyim dostlar) 
Ben yapabilirsem herkes yapar. Herkes yapabilirse bende yapabilirim. Özgüvenimi öpeyim💋💋
Ramazan yoğun bir sevap ayıdır, göğün kapıları açılır, melekler dünyaya iner. Her taraf huzur kokar. (bir de pide) Ramazan umut ayıdır, başlar secdeye bir başka gider. Allah kuluna bir başka muamele eder. 
Yaptığımız her amel önce Allah için, sonra bütünün hayrı için olmalı. Bu iki şartı karşılamıyorsa hiç girmeyin o toplara. 
Çünkü herkes birbirine bağlı, o bağda Allaha bağlı. 
Hayırlı,  uğurlu,  mutlu ve umutlu bir ramazan diliyorum. 


Her güne pembe gözlüklerle uyanın inşaAllah ❤️




Bu çocuklar bizimle mutlu mu?

               Anladığım kadarıyla çocuk dediğimiz yaradılış, mutlu doğuyor ve hatta mutlu olmaya devam ediyor. Ta ki sahip olmayı öğr...